“Ben” dediğin zaman yaşamın bir bölümünü kendin olarak tanımlıyorsun. Sonra bunun bir tanım olduğunu unutup yaşam “Ben” ve “Ben Olmayan” diye bölündü sanıyorsun. Yaşamın geri kalanına göre “Ben” o kadar küçük ki korkuya kapılıyorsun.
“Ben”i yaşatabilmek için çaba lazım. “Ben”in içinde iyi şeyler var, onları tutmak lazım. Bir de üstüne dışarıdaki iyi şeylerden eklemek lazım. “Ben”in içinde kötü şeyler de var, onları atmak lazım. Bir de üstüne dışarıdaki kötü şeyleri uzak tutmak lazım.
Bir yandan tutup çekerken diğer yandan atıp itmeye başlıyorsun. Bu çabanın sonu yok. “Ben”i yaşatma gayretiyle, “Ben”in yok olacağı korkusuyla “Ben”in ne olduğuna, nerede olduğuna bakmak aklına gelmiyor.
Çırpınmayı bıraksan “Ben” ölür mü?
Yaşamayan nasıl ölür?
Tanım yaşayabilir mi? Yaşam bölünebilir mi?
“Ayağımın altı kaşınıyor” dediğinde ayağın alt ve üst diye ikiye mi bölünüyor? “Ben” dediğinde
yaşam “Ben” ve “öteki” diye ikiye mi bölünüyor?
“Benim hayatım” dediğin şeyi kontrol edebiliyor musun? “Ben”i kontrol edebiliyor musun?
“Ben”, olduğunu zannettiğin yerde mi? “Ben”in dışında kalan ne?