Ayın tam da tepede olduğu bir gece Nasrettin Hoca su kuyusunda ayın aksini görüp heyecanlanır: “Aman ay kuyuya düşmüş, bir şey yapmak lazım”. Hemen kovayı kuyuya atar, iyice ayarlar, ayı kovanın içine getirdiği an çekmeye başlar. Kova kuyunun duvarındaki bir taşa takılır ama bahane hazır: “bu ay çok ağır”.

Nasrettin Hoca inatla ipe asılır. Kova bir an taştan kurtulunca Hoca dengesini kaybeder, sırt üstü yere düşer. Ah vah içinde bir de bakar ki ay gökyüzünde her zamanki yerinde. Hoca sevinir: “zor oldu ama, sonunda ayı kurtardım”

**

Nasrettin göl kıyısında otururken bir köpeğin koşarak geldiğini görür. Su içmek için göle eğilen köpek sudaki yansımasını görür. Suyu paylaşmaya niyeti yoktur, gördüğü köpeğe havlayarak kaçırmaya çalışır. Karşısındaki köpek de ona havlar. Bu sefer daha güçlü havlar ama karşıdaki de aynısını yapar. Öfkelenen köpek sudaki aksinin üstüne atlar, çırpına çırpına boğulur.

Olan biteni izleyen Nasrettin kendi kendine konuşur: “Şimdi anlıyorum, bir ömür kavga ettiğim benmişim”

*

 

Kızdığın da sensin sevdiğin de

Hayal kurtarmayı bırak

Ay hiç kuyuya düşmedi

Sen hiç aysız kalmadın

Derdin yok ki derman arayasın

Senden ayrı ne su var, ne kuyu ne de ay